Tesadüf mü, Jeopolitik Bir Silah mı?

Depremler, doğanın en yıkıcı güçlerinden biri olarak insanlık tarihinin en eski korkularından biridir. Ancak 20. yüzyılın sonlarından itibaren bazı bilimsel projeler, bu doğal felaketlerin aslında insan eliyle tetiklenip tetiklenemeyeceği konusunda ciddi tartışmaları gündeme getirmiştir. Bu tartışmaların merkezinde ise HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program) adı verilen gizemli bir teknoloji vardır. Peki, HAARP yalnızca bir atmosfer araştırma projesi midir, yoksa doğa olaylarını manipüle edebilen gizli bir silah mı? Ve en önemlisi, Türkiye’de son yıllarda artan depremler bu teknolojiyle bağlantılı olabilir mi?

HAARP Nedir? Resmî Açıklamalar ve Gölgesindeki Sorular

HAARP, 1993 yılında Alaska’da ABD Hava Kuvvetleri, Donanması ve Alaska Üniversitesi’nin ortak projesi olarak hayata geçirildi. Resmî amaç, iyonosfer tabakasını inceleyerek iletişim ve radar teknolojilerini geliştirmekti. Ancak HAARP’ın kullanılan yüksek frekanslı radyo dalgalarıyla atmosferi ve hatta yer kabuğunu etkileyebilecek kapasitede olduğu iddia edilmiştir.
Bazı bağımsız araştırmacılar, bu dalgaların yalnızca iletişim değil; hava koşullarını değiştirme, deprem tetikleme, hatta zihin kontrolü gibi amaçlarla kullanılabileceğini ileri sürdü. Resmî raporlarda elbette bu iddialar reddedilse de, HAARP’ın 2014’te resmî olarak kapatıldığı söylenmesine rağmen tesisin hâlen gizli faaliyetlerde bulunduğu iddiaları dünya çapında komplo teorisyenlerini harekete geçirmiştir.

Türkiye ve Jeopolitik Konumun Önemi

Türkiye, jeopolitik olarak dünyanın en kritik noktalarından birinde yer almaktadır. Avrasya, Ortadoğu ve Avrupa arasında bir köprü görevi gören Türkiye, enerji hatlarının geçiş noktasıdır. Ayrıca NATO’nun en önemli üyelerinden biri ve ABD’nin bölgesel stratejilerinde vazgeçilmez bir müttefiktir.
Ancak aynı zamanda Türkiye, son 20 yılda bağımsız politikalar geliştirmeye çalıştığında Batı ile zaman zaman karşı karşıya gelmiştir. İşte bu noktada bazı teorisyenler, “Türkiye’nin jeopolitik hamleleri karşısında doğrudan savaş açmak yerine, doğal afetlerle diz çöktürülmek istendiğini” iddia etmektedir.
Ve işin en çarpıcı tarafı, Türkiye dünyanın en aktif fay hatlarından biri üzerinde, yani zaten depreme son derece açık bir ülkedir. Bu durum, HAARP gibi teknolojilerin devreye girmesi için “uygun bir laboratuvar ortamı” sunmaktadır.

Depremler ve Şüpheli Tarihler

  • Türkiye’de yaşanan büyük depremlerden bazıları, ülkenin kritik politik kararlarıyla neredeyse aynı dönemlere denk gelmektedir.
  • 1999 Marmara Depremi: Türkiye’nin AB sürecinde ve aynı zamanda NATO’nun genişleme tartışmalarında olduğu dönemde gerçekleşti. Deprem öncesinde gökyüzünde alışılmadık ışıkların görüldüğü iddia edildi. HAARP dalgalarının iyonosferde oluşturabileceği ışık fenomenleri ile bu iddialar arasında bağ kuranlar oldu.
  • 2011 Van Depremi: Türkiye’nin Ortadoğu’da aktifleştiği, Suriye politikasında bağımsız adımlar atmaya başladığı yıllarda geldi.
  • 2020 Elazığ Depremi: Doğu Akdeniz enerji paylaşım kavgasının hızlandığı, Türkiye’nin sondaj gemileriyle bölgede hak iddia ettiği döneme denk geldi.
  • 2023 Kahramanmaraş Depremleri: Türkiye’nin seçim arifesinde olduğu, NATO ve Rusya arasında kritik denge politikaları yürüttüğü, hatta İsveç-Finlandiya’nın NATO üyelik sürecini veto ettiği dönemde yaşandı.
  • Tesadüf mü, yoksa görünmeyen bir elin parmağı mı? İşte tartışmaların en çok yoğunlaştığı nokta burasıdır.

HAARP ve Deprem İlişkisine Dair İddialar

Bilim insanlarının çoğu, “HAARP ile deprem tetiklenemez” dese de, alternatif araştırmacılar şu noktaları öne sürmektedir:

  1. Elektromanyetik Dalga-Enerji Etkileşimi
    Yer kabuğundaki fay hatlarının enerji birikimlerini tetiklemek için dışarıdan ek bir enerji dalgası gerektiği söylenir. HAARP’ın gönderdiği yüksek frekanslı dalgaların iyonosferden yeryüzüne yansıyabileceği ve fay hattındaki dengesiz enerjiyi harekete geçirebileceği iddia edilmektedir.
  2. Deprem Öncesi Gökyüzü Olayları
    Türkiye’de bazı büyük depremler öncesinde halkın gökyüzünde “ışık parlamaları” veya “rengarenk dalgalanmalar” gördüğü rapor edilmiştir. Bu durum HAARP dalgalarının atmosferle etkileşimi sonucu oluşan iyonosferik ışımalarla açıklanabilir.
  3. Jeomanyetik Alanın Oynaması
    Deprem öncesi bazı bölgelerde manyetik alan ölçümlerinde garip dalgalanmalar olduğu tespit edilmiştir. Bu, doğal süreçlerle açıklanabileceği gibi, elektromanyetik dalgaların dış müdahalesiyle de ilişkilendirilebilir.
  4. Deprem Bölgelerinin Seçiciliği
    HAARP’ın iddia edilen en dikkat çekici özelliği, belirli bir bölgeyi hedef alabilecek şekilde elektromanyetik enerji yoğunlaştırabilmesidir. Türkiye’deki bazı büyük depremlerin “stratejik bölgelerde” meydana gelmesi, bu iddiaları güçlendirmektedir.

Neden Türkiye?

HAARP’ın neden Türkiye’deki depremlerle ilişkilendirildiğini anlamak için jeopolitik tabloya bakmak gerekir.
• Türkiye enerji koridorlarının merkezinde yer alıyor.
• NATO ve ABD için kritik önemde, ancak aynı zamanda Rusya, Çin ve bölgesel güçlerle denge politikası yürütüyor.
• Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kafkasya’daki gelişmelerde belirleyici rol oynuyor.
Dolayısıyla bazı komplo teorisyenlerine göre, Türkiye’nin Batı’dan bağımsız hareket etmeye kalktığı dönemlerde yaşanan büyük depremler, “bir uyarı niteliği taşıyor” olabilir. Yani, doğrudan savaş açmadan, ekonomiyi çökerten ve toplumsal psikolojiyi sarsan bir deprem, “kontrollü bir kaos” olarak kullanılabilir.

Bilimsel Karşı Argümanlar

Elbette tüm bu teorilerin ciddi karşı argümanları da vardır:
• Depremler zaten Türkiye’nin doğal bir gerçeğidir, jeolojik olarak fay hatları sürekli hareket halindedir.
• HAARP’ın kapasitesi, devasa tektonik plakaları harekete geçirecek güçte değildir.
• Deprem öncesi görülen ışık olayları, fay hatlarından sızan elektrik yükleriyle açıklanabilir.
• Jeopolitik olaylarla depremleri ilişkilendirmek, istatistiksel olarak “seçici algı”ya (confirmation bias) yol açabilir.
Ancak işte tam da bu noktada komplo teorisyenleri şu soruyu sorar: “Eğer gerçekten hiçbir şey yoksa, neden HAARP hakkında bu kadar gizlilik var?”

Kontrolsüz Doğal Afet mi, Kontrol Edilen Silah mı?

Türkiye, tarih boyunca depremlerden en çok zarar gören ülkelerden biri olmuştur. 21. yüzyılda ise bu depremlerin sadece jeolojik değil, jeopolitik boyutları da tartışılmaktadır. HAARP’ın resmi açıklamalardaki masum bilimsel proje görüntüsü ile perde arkasında bir “doğa silahı” olduğu iddiası arasındaki fark, komplo teorilerinin beslendiği en önemli çatışma alanıdır.
Bugün hâlâ birçok akademisyen, HAARP ile depremler arasında bağ kurulamayacağını savunsa da; bağımsız araştırmacılar, Türkiye’de yaşanan büyük depremlerin tarihsel, siyasi ve askeri bağlamda “tesadüf” olmaktan uzak olduğunu iddia etmektedir.
Belki de asıl soru şudur: Doğa, gerçekten kendi yasalarıyla mı hareket ediyor, yoksa artık jeopolitik güçlerin sessiz silahı haline mi getirildi?
Cevabı kesin olarak bilmek mümkün değil. Ama kesin olan bir şey var: Depremler yalnızca yer kabuğunda değil, insan zihninde de büyük kırılmalara yol açıyor. Ve HAARP teorileri, bu kırılmaların en güçlü malzemelerinden biri olmaya devam ediyor.

Benzer Gönderiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir